Bu filmin en belirgin ve öne çıkan özelliği, ergenlik dönemine geçişin getirdiği sıkıntılar üzerine konuşma fırsatı sağlamasıdır. Gerek bedensel değişimler (tüylenen ve irileşen bir görüntü) gerek duygusal değişimler (öfke, heyecan, aşk, korku geçişleri) filmde Mei Lee’nin dev bir kırmızı pandaya dönüşmesiyle sembolize edilmiş. Film senaryo örgüsü sebebiyle öfke ve öfke kontrolünü temel alsa da aslında çok daha derin bir konuyu sorgulatıyor: ben kimin? Mei Lee tüm bu yolculukta annesinin gurur duyduğu, sorun çıkarmayan ve ailenin önceki kuşaklarının geçtiği yolları takip eden bir kişi mi olacak, yoksa kendisini tüm yanlarıyla kabul eden, isteklerini ifade edebilen ve hayallerinin peşinden koşan bir kişi mi olacak? Bu seçimin kolay olmadığını, değişimin ebeveynleri de korkutabildiğini bazen üzülerek bazen öfkelenerek izliyoruz. Film, aile bağları, değişim, kabul edilme ve öz değer gibi temaları üzerine kuruluyor. Merakı, cesaret, tutukuyu ve aynı zamanda kendini konrol edebilmeyi ön plana alıyor. Kırmızı, ergenlik çatışmasının aile bağlarını koparmak zorunda olmadığını, sadece bu dönemde ilişkilerin bir değişimden geçmesi gerektiğini ve ergenin kim olduğunu anlamasına yardımcı olmanın önemini hatırlattığını için öneriler listesindedir.
Öte yandan film ebeveynlerin de bir zamanlar ergenlik değişimleri yaşadığını, bir üst kuşakla olan çatışmalarını hatırlamalarını ve çocuklarına o şefkatle bakabilmelerine destek olduğu için bu listedeki yerini bırakacak gibi durmuyor.