FİLM ÖNERİSİ: Küçük Prens

Daha çok önce pek çok uyarlamasını gördüğümüz kitap bu kez izleyicinin karşısına film içinde film olarak çıkıyor. Hikayenin merkezinde küçük bir kız ile geçmişte kendisini ıssız bir çölün ortasında bulan ve Küçük Prens ile tanışan emekli olmuş bir pilot var. Küçük kız annesi tarafından “mükemmel” bir şekilde yetişkinlerin dünyasına hazırlanırken bu yaşlı pilot ile tanışıp dost olur. Bir yandan annesinin her saniyesini doldurduğu “yetişkin” dünyasını deneyimleyen küçük kız diğer yandan pilotun anlattığı bambaşka bir dünyanın varlığını keşfeder; Küçük Prensin dünyasını. Zamansızlığa karşı anın tadına varmak, çıkar ilişkilerine karşı saf sevgi ve bağlılık gibi iki farklı uç ile karşılaşır. Filmin kurgusu öyle bir yapılanmıştır ki, Küçük Prens’in bir zamanlar çölün ortasında pilota anlattığı tüm dersleri küçük kız annesi ile yaşadığı ilişkide deneyimlenmiş olur.

Bir yere varmanın tek bir yolu yoktur. Günümüz dünyasında ebeveynlerin çocukları için kurguladıkları gelecek ve bu geleceğe varmak için hem kendilerine hem de çocuklarına hazırladıkları yoğun programlar en çok da aralarındaki ilişkiyi mahvediyor. Küçük kızın pilot sayesinde tanıyabildiği dünyada ise sıcak bir ilişkinin önemi vurgulanır. Stresten, asosyallikten, rekabetten uzak dostluğun, sevginin, arkadaşlığın ön planda olduğu başka bir yol daha vardır. Pilotun anlattıkları üzerinden Küçük Prens ile tanışan küçük kız artık bambaşka değerlere inanan, hayallerinin peşinde koşan ve yakın ilişkilerinin sorumluluğunu alan birine dönüşür. Filmin sonunda pilotun minik kıza sarılarak “Büyüyünce mükemmel bir yetişkin olacaksın.” demesi üzerine gözleri olan anneyi görünce, varılacak yere giden tek bir yol olmadığını bir kez daha anlarız.

Küçük Prens hikayesinin hem kitap olarak hem de film olarak bizlere verebilecekleri pek çok tasvirde aşağı yukarı aynıdır. Bir çocuğun bakış açısının ve hatta değerlerin yetişkinlikte nasıl değişip kaybolduğu anlatılır. Çocukken sahip olunan hayallerden büyürken vazgeçmenin bize hayatın anlamını ve güzelliklerini nasıl unutturduğunu hatırlatılır. Gençlik çağlarımızı geleceğe yatırım amacı ile  stresli bir programla geçirirken sevdiklerimize ayırdığımız vakitten çaldığımızı gözler önüne serer. Ancak Küçük Prens bana kalırsa her okuyuşta, her izleyişte kişiye bu mesajlardan çok daha fazlasının veren bir yapıttır. Hakkında ne söylesek az kalır diyebileceğimiz cinsten bir yaşam felsefesi içerir. Günümüz çağında ebeveynlerin çocukları ile aralarında kurdukları ilişkiyi yeniden hatırlamaları için, çocuk bakış açısıyla dünyayı görebilmeleri için ve kendi çocuk taraflarına temas edebilmeleri için bir fırsat sunar.

Çocukluğunuzu asla yitirmeyin…